7 Kasım 2011

SONBAHAR RAPSODİSİ

Her sonbahar yapraklar dalından bir bir dökülürken sanki içimizden de bir şeyler tıpkı yapraklar gibi bir bir eksilir.

Yalnızlık mıdır sonbaharı bekleyen, yoksa bizler miyizdir sonbaharda yalnızlığımızla yüzleşenler?




Kahverengi yaşamda; bu melankolik ruh halimiz Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü eserinden midir yahut Kasımda Aşk Başkadır sinema filminden midir yoksa yaz aşklarının sona ermesinden midir bilmiyorum. Kim bilir belki de sevgililerimizle hafif çiseleyen yagmurda ele ele yürürken yüzümüze vuran rüzgarla yaprakların hışırtısında kaybolma isteğimizdendir...






Peki sonbahar'ın bütün bu melankolik ruh haline ragmen Kasım'da aşık olma ya da aşkı doruklarda yaşama isteğimize ne demeli ? Bizler degil miyiz ilişkilerimiz ezelden ebede kadar sürsün isteyenler. E şimdi nedir bu aşkı bir zamana sığdırma, sınırlarını belirleme isteği. Sanıyorum ki bugün Kasımda Aşk Başkadır diye bir sinema filmi çekilmemiş olsaydı; aşkı kasımda yaşamaya konumlandırılmamış olacaktık. Oysa ki aşk yaşandığı her dönem de özeldir.




Yaprağın yere düşmesi ile başlayan bu sükut-u sonbahar'da İstanbul'un aşk ve hüzününü içinde barındıran bu döneminde güz yağmurları sonrası toprak kokusunun tadını çıkarmak için fotografçılar adeta birbirleri ile yarışırlar lakin bu mevsimin keyfini de yine en iyi onlar sürerler. Kimi kadrajına takılan bir kuşla beslenir kimisi bir manken veya bir aşıktan esinlenir.

Bir de kuşlar vardır bu mevsimden nasibini alan, onlar sonbaharın gelmesi ile birlikte soğuk havalara sıcak bedenlerini teslim etmemek için doğaları geregi yolculuğa çıkanlardır.






Benim için sonbahar; yaprakların hışırtısı ile rüzgarın uğultusunun sentezlendiği, yaz aşklarının ise sona erdiği, kışın müjdecisi, kahverengi yaşamın ta kendisidir!


3 yorum:

  1. Çok doğru yazmışsın Ayşegül...

    Ama keşke Kasım'la kalsa bu yazdıkların... Bize enjekte edilen sadece sonbahar aşkı değil, sevgilimize çiçek almayı hatırladığımız Sevgililer Günü ya da diğer özel günler... Onları özel yapan nedir? İsimlerinin olması mı, yoksa o günlere birileri tarafından yüklenen anlamlar mı?

    Sevgiden ve saygıdan sıkılan insanların ürettiği bu günler, her durduğunda bizler tarafından pili yenisiyle değiştirilen bir çalar saatten ibarettir. Onlara hediye almayı ya da özel olduklarını hissettirmeyi bizlere hatırlatan bir çalar saatten ibaret...

    Duyguların harekete geçtiği tek an, içinde bulunduğu andır. Onu harekete geçirmek için sonbaharı, Sevgililer Gününü ya da diğer özel günleri beklemeye gerek yok bence. Bu şekilde yaparak duygularınızı kısıtlamayın. Zamanı, onların önüne engel olarak koymayın. Çünkü duygularınızla hareket ettiğiniz zaman mutlu olursunuz, beyninizle değil...

    YanıtlaSil
  2. merhabalar:)
    ne hoş ne cici bir sayfanız var:)
    bayıldım paylaşımlarınıza..
    seve seve izleyiciniz oldum hemen...
    bende sizi bekliyorum sayfama...
    kucak dolusu sevgilerimle...
    :)

    YanıtlaSil
  3. Burak'cım, zaten benim de yazımda yermek istediğim buydu... aşkı ne zamandan beri kalıplara sığdırır olduk esas soru bu olmalı bence. Dahası senin de söylediğin üzere ilişkimizde sevgilimizi mutlu etmek istiyorsak eğer; emri vaki dayatma günlere ihtiyacımız yoktur. Spontane bir şekilde hediyemizi de alabiliriz, yemege de çıkarabiliriz yahut tatil planı da yapabiliriz. Önemli olan niyet sanırım =) Sevgiler,

    Adaşım desem sanırım çok da laubali olmuş olmam =) çok tşkkr ediyorum bu güzel yorumlar için lakin tanınmaya ihtiyacı var blogumun henüz çok yeni. Bende size sevgilerimi yolluyorum... Hoşçakalın,

    YanıtlaSil